33.7 C
Karabük
7 Temmuz Pazartesi 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 2

Hayvanın içmediği su: KARASU

Atilla Karaarslan kişisel internet sitesindeki yazısında “Hayvanın içmediği suyu biz mi içiyoruz?” diye sordu. Karabük içme suyunda 2 aydır sorun devam ediyor. Karabük kent merkezinde içme suyunun yoğun kireçli olması ayrıca Safranbolu’da su kesintileri vatandaşların şikayetine neden oluyor.
KARABÜK’ÜN “PAÇAVRA” İÇME SUYU HİKAYESİ
Beni tanıyanlar bilir içme suyuna önem veririm.
Sadece suya mı?
Hayır…
Önce hava sonra su
Sonrasını da söyleyeyim;
Sağlık ve eğitim..
Yani hastane ve okul
Ve diğer önem listesi devam eder.
Ama
Özellikle söyleyeyim benim için “su” aşırı önemlidir.
Aşırı diyorum çünkü aşırı su içme özelliğim var.

Dedim ya beni tanıyanlar bilir. Günde 1-2 litre değil 3-4 litre su içtiğim oluyor.
Neyse…
Fazla kişisel özelliklere girmeden Karabük’ün su sorununa dönelim.

★★★

2000 yılları başlarında Karabük’ün içme suyu şebekesinin yetersizliği gündemdeydi.
Aynı sorun Safranbolu’da da vardı.
Dönemin Safranbolu Belediye Başkanı Mehmet Ceylan Safranbolu’ya içme suyu arıtma tesisi kurulması için girişimlerde bulundu.
(NOT: O yıllar AK Parti iktidarda değildi)
Proje gerçekleşmedi tozlu rafa kaldırıldı.
2005 yılı sonlarına doğru şikayetlerin yoğunlaşması üzerine Ankara daha önce 2000 yılı başlarında Devlet Su İşleri DSİ tarafından hazırlanan ama rafa kaldırılan “İÇME SUYU ARITMA TESİSİ” adlı projeyi tozlu raftan aldı ve ihale için işlemlere başladı.
2010 yılına kadar proje bürokrasi çarklarında bekledi.
Dönemin Karabük Valisi Cemalettin Sevim Safranbolu – Kastamonu karayolu kenarında yapılacak “KARASU İÇME SUYU ARITMA TESİSİ” için basın mensupları ile birlikte Karasu mevkiine incelemelerde bulunmak üzere gitti
Valinin inceleme gezisinde Karabüklülerin farklı bakış açısı ve dikkat çekici yazılarıyla yakından tanıdığı Gazeteci Halim Kaya da vardı.
Bu arada kısa bir not düşeyim: Halim Kaya emekli oldu şu an çiftçilik yapıyor ve çiftçilik yaşamı da apayrı bir haber konusu…
Gelelim Karasu gezisinde yaşananlara. Vali incelemeler yaparken Halim Kaya o Karasu mevkiinde bulunan köylülerle sohbete başladı.

“Buraya çok büyük tesis yapılacak bundan memnun musunuz?” diye köylülere sordu.
Yaşlı olan bir köylü;
“Bu suyu ne yapacaklar bizim hayvanlarımız bile bu suyu içmiyor” sözü üzerine Halim Kaya;
“Hayvanlar bu su suyu niye içmiyor ne var bu suda?”
Yaşlı köylü;
“Adı üstünde bu su karasu, bu su çok acı ne inek ne davar, at eşek hiçbir hayvan bu sudan içmiyor..”
Bu konuşmayı yıllar önce Halim Kaya bana anlatmıştı.
Aradan yıllar geçti
HAYVANIN İÇMEDİĞİ SU: KARASU
2012 yılında Karabük şehir içme suyu Karasu arıtma tesisi DSİ tarafından yapıldı ve hizmete açıldı.
Hayvanın içmediği suyu Karabüklüler içiyordu.
Su benim için önemli
Su demek yaşam demek!..
Hemen o yaşlı köylünün sözleri aklıma geldi ve araştırmaya başladım.
Dünya ve Avrupa standartlarında bir tesisi DSİ Türkiye’de ilk defa Karabük’e kurmuştu.
Karabük’ün 50 yıllık su ihtiyacını karşılayacaktı.
Çok özel bir tesis olduğunu siyasetçilerden değil uzmanlardan aldığım bilgilerle teyit ettim.
Karabük gerçekten “kaliteli” su içiyordu.

Rafet Vergili her konuşmasında Karabük’ün kaliteli su içtiğini vurguluyordu hatta açılış yapılmadan tesisi gezmiş ve 1 bardak su içmişti. (Soldaki fotoğraf)
Bu fotoğrafı ajanslar haber olarak geçince ortalık birden karıştı
Adeta kıyamet koptu
AKP Karabük milletvekilleri, Belediye Başkanları, il yöneticileri bu tesisi biz yaptık diyerek ertesi gün tesise gidip poz vermişlerdi… (Sağdaki fotoğraf)

★★★

Şimdi bunları niye anlattım…
Karabük son 2 aydır bu tesisten yararlanamıyor.
Çünkü tesisin çalışması durduruldu.
Neden durdurulduğunu Karabük’ün yeni Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya açıkladı.
Yaptığı açıklamada;
“Son dönemde hem ülkemizin hem de ilimizin karşı karşıya kaldığı ciddi kuraklık sorunu, hepimizin malumu. Dünya genelinde olduğu gibi, ilimizde de mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar ve yağış yetersizliği, su kaynaklarımız üzerinde büyük bir baskı yaratmaktadır. Karasu Kaynağı, şehrimizin içme suyu ihtiyacını karşılamakta zorlanmaktadır.
“İçme Suyu Arıtma Tesisimizin Geçici Olarak Devre Dışı Bırakılması”
İçme suyu arıtma tesisimiz, teknolojik yapısı gereği saatte yaklaşık 700 m³ su kaybına neden olmaktadır. Kuraklık sonucu su kaynaklarımızın azalması ve artan su tüketimi, tesisimizin yetersiz kalmasına yol açmıştır. Bu koşulları dikkate alarak, su arzını kesintisiz sağlamak amacıyla İçme Suyu Arıtma Tesisimizi geçici olarak devre dışı bırakma kararı aldık. Şu an şebekemiz, doğrudan Karasu Kaynağı’ndan beslenmektedir. Bu, kısa vadede en etkili çözüm olarak karşımıza çıkmıştır.” dedi
YANİ SONUÇ OLARAK:
KARABÜK HAYVANIN İÇMEDİĞİ SUYU İÇMEYE BAŞLADI

Unutmadan hemen bu notu da düşmeliyim Özkan Çetinkaya suyun içilmesinde bir sakınca olmadığını da belirtti.

ÖZKAN ÇETİNKAYA’NIN
KİREÇLİ SU VE HALK SAĞLIĞI AÇIKLAMASI

“Şu an şebekemize doğrudan verilen su, halk arasında ‘kireçli su’ olarak bilinen, yüksek mineral değerine sahip sert su kategorisindedir. Ancak vatandaşlarımızın endişe etmesini gerektirecek bir durum yoktur. Sert suyun insan sağlığı üzerinde bilinen bir olumsuz etkisi bulunmamaktadır. Konu ile alakalı bazı sosyal medya hesaplarından ve haber sitelerinden asılsız iddialarla halkı tedirgin etmeye ve belediyemize karşı düşmanlık oluşturmaya yönelik beyanlarda bulunulmaktadır. Bu iddialarda şebekemize verilen suyun kurşun ve diğer ağır metaller içerdiği öne sürülmüş, bu durum halkı belediyemize karşı kin ve düşmanlığa sevk etmeye yönelik ifadelerle dile getirilmiş olup bu kişiler hakkında gerekli adli süreçler başlatılmıştır.

Belediyemiz, şebekeye verilen suyun kalite standartlarını titizlikle kontrol etmekte, İl Sağlık Müdürlüğü ile iş birliği içinde düzenli analizler yapmaktadır. Bu analizler neticesinde, suyumuzun insan sağlığına zarar verebilecek herhangi bir unsur içermediği, İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik’e uygun olduğu defalarca kanıtlanmıştır. Analiz sonuçları belediyemizin internet sitesinde şeffaf bir şekilde paylaşılmaktadır. Asılsız iddialarla halkımızı yanlış yönlendiren bu tür haberlere itibar etmemenizi ve belediyemizin resmi açıklamalarını takip etmenizi önemle rica ediyoruz. Tüm süreç şeffaf bir şekilde yürütülmekte ve kamuoyu doğru bilgilerle bilgilendirilmektedir.

Sonuç olarak, su arzının sürekliliğini sağlamak adına her türlü önlemi alıyoruz. Su kaynaklarımız yeterli seviyelere ulaştığında arıtma tesisimizi tekrar devreye alacağız. Bu zorlu süreçte gösterdiğiniz anlayış ve sabır için Karabük halkına teşekkür eder, hep birlikte bu dönemi en iyi şekilde atlatacağımıza olan inancımı paylaşmak isterim” dedi.

★★★

Bu yazıya başlamadan önce birçok uzmanla görüştüm.
Siyasetçilerle de görüştüm.
Karabüklüler hayvanın bile içmediği suyu içmemesi için ne yapılabilir ne olmalı?
Araştırdım…
Sonraki yazımda anlatmaya çalışacağım

Dina İçin Feministler: 5 Ağustos’ta 4. kez Karabük’teyiz

26 Mart 2023’te Zonguldak Karabük yolu üzerindeki Filyos Çayı’nda cansız bedeni bulunan Gabonlu üniversite öğrencisi Jeannah Dinabongho Ibouanga’nın davasının dördüncü duruşması 5 Ağustos’ta görülecek.

Dina İçin Feministler, davaya katılım çağrısı yaptı. Çağrıda, “Dina için 4.kez Karabük’teyiz, bu duruşma çok kritik, tüm feministlerin dayanışmasına ihtiyacımız var” vurgusu yer aldı.

“Bize sunulan tek şey göstermelik tutuklu”

Açıklama şöyle:

Israrlı taleplerimize rağmen bodrum katında Dina’nın başına ne geldiği açıklığa kavuşturulmadı.

Karabük’te göçmen kadın öğrencilerin yaşadığı erkek şiddeti, taciz ve ırkçılığın üzeri örtüldü. Mahkeme üç duruşma boyunca tüm taleplerimizi reddetti, bize sunulan tek şey göstermelik bir tutuklu. Üstelik alelacele, bize haber verilmeden yapılan, yalnız karşı tarafın avukatlarının katıldığı Filyos çayı keşfi ile bu duruşma çok daha kritik hale geldi.

“Hepinizi Karabük’e dayanışmaya bekliyoruz”

Göçmen düşmanlığının açık bir saldırganlığa dönüştüğü şu günlerde, göçmen kadınlarla dayanışmayı ve yol arkadaşlığını büyüten feministler olarak hem iktidarın hem muhalefetin, sesine kulak tıkadığı ve baş belası olarak gördükleriyiz.

Erkek şiddetini açığa çıkarma ısrarımıza ve sokaktan gelen gücümüzle karşılarına dikilmeye, bir birimizden aldığımız güç ile devam edeceğiz.

Hepinizi Karabük’e dayanışmaya bekliyoruz.

Bizim Dina’ya sözümüz var.

Şimdi dayanışma zamanı!

Dina için feministler

Hadrianapolis’e bilimsel çalışma

Karabük Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) kapsamında Antik Kent Eskipazar’da bilimsel çalışma yaptı.

Dr. Sebahat Kılıç tarafından yapılan çalışmaya Karabük Üniversitesi Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulu Geleneksel El Sanatları bölüm öğrencileri de katıldı.

Dr. Sebahat Kılıç sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada; “Karabük Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) kapsamında yaptığımız Hadrianapolis Antik kent mozaiklerini tamamlamış bulunuyoruz. Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulu Geleneksel El Sanatları bölüm öğrencilerine teşekkür ediyor ve sevgiyle kucaklıyorum” dedi

Karabük Akort İşyerinde Sendikal Mücadele

Karabük’te faaliyet gösteren Akort Ortopedik Ayak Bakım Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. çalışanlarının sendikal mücadelesi ve Akort işvereninin sendika karşıtı tutumu dolayısıyla Öz İplik İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Samet Ceylan ve Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Erkan fabrika önünde işverene seslenerek, basına açıklamalarda bulundu.

Genel Başkan Yardımcısı Samet Ceylan, Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Erkan, Karabük İl Başkanı Yavuz Bayıryol, sendika örgütlenme uzmanları, personelleri ve çevre illerden gelen teşkilatların katıldığı etkinlikte Samet Ceylan işverene seslenerek; “Burada sendikal özgürlük engellenmek isteniyor. İşçinin iradesi yok sayılıyor. Burası emekçilerle, alın teriyle var olan bir işyeri. İşçinin isteğine saygı bekliyoruz” şeklinde konuştu. Sendikamızın süreci takip ettiğini belirten Ceylan; “Bu iş sonuçlanana kadar kapının önünden ayrılmayacağız. Konuyu meclise ve ilgili taraflara taşımaya hazırız” dedi.
Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Erkan ise şu açıklamalarda bulundu:

“Kimse Hak Mücadelesinin Önüne Geçemez”

Bugün Akort işçilerinin sendikalaşma mücadelesi için buradayız.

Akort işvereninin, sendika tanımaz tavrını protesto etmek fabrikanın önündeyiz. Bilinmesini istiyoruz ki; sendikalaşma burada durmayacak. Süreç uzar, işçinin sendikal hakkı baki kalır. Kimse hak mücadelesinin önüne geçemez.

“İşveren, Yetki Tespitine İtirazda Bulundu”

Akort çalışanları yaklaşık bir ay önce, 3 gün gibi kısa bir sürede sendikamız Öz İplik İş’e üye olmuştur. İşçilerin sendikamıza üye olmasından haberdar olan işveren ve işveren vekilleri tarafından işçilere sendikadan istifa etmeleri yönünde baskı yapılmıştır. Sendikamızın fabrikada yetkili olduğuna dair yetki tespit yazısı 4 Haziran’da tarafımıza ulaşmıştır. İşverenliğe, çoğunluk tespit yazısının ulaşması akabinde, 4 üyemiz işten çıkarılmıştır. 10 Haziran 2024 tarihinde ise işverenlik, yetki tespitine itirazda bulunmuştur.

“Markalara Üretim Yapan Fabrika, Sendikal Özgürlüklere Saygı Göstermedi”

Sendikaya üye olmak anayasal haktır. Sendikalaşmayı engellemek suçtur. İşçiler, burada sendikamıza üye olarak anayasal hakkını kullandı. Önemli markalara üretim yapan firmalarla bağlantılı bir fabrika, maalesef sendikal özgürlüklere saygı göstermedi.

“İşçiler, Bir An Önce İşlerinin Başına Dönmeli”

İşçiler haksız yere işten çıkarıldı. Farklı sebepleri bahane göstererek, sırf sendikalı oldular diye yaptığınız bu girişimin gerçekleri er ya da geç ortaya çıkacaktır. Bu işçiler, bir an önce işlerinin başına dönmeli. Çalışanların sendikaya üye olma özgürlüğüne saygı göstermelisiniz.

“İşverene Büyük Bir Mesaj Var!”

Uluslararası markalara üretim yapan bu işyerine, İşçilerin iradesini yok sayan bu tutum hiç yakışmıyor. Bilin ki; ürünlerinizdeki kalitenin devamlılığını emekçiler sağlar. Emekçileri yok sayarak, büyümek mümkün değil. 3 gün gibi kısa bir sürede, sendika burada yetkiye başvuracak çoğunluğu sağladıysa, işverene büyük bir mesaj var! İşçi, sendikalı çalışmak istiyor!

“İşveren yetkililerine diyalog çağrısında bulunuyoruz”

Öz İplik İş Sendikası olarak, biz emekçilerin haklarına saygı gösterilmesini, emekçilerin haklı taleplerinin duyulmasını istiyoruz. Sendikalaşmanın, Akort işyerinin büyüme sürecine olumlu katkı sağlayacağının bilinmesini, sendikalı işyerlerinin daha verimli üretim yaptığının farkına varılmasını istiyoruz. Birlikte güçlenmenin, birlikte büyümenin, birlikte paylaşarak yol almanın bilincine erişmeyi, huzurlu bir çalışma ortamının mümkün olabileceğinin bilinmesini istiyoruz. Çalışma barışının sağlanmasını istiyoruz. İşçinin sendikaya üye olma özgürlüğüne saygı gösterilmesini istiyoruz. İşveren yetkililerine diyalog çağrısında bulunuyoruz.

Savcı Sayan Türk halkıyla dalga geçti.

Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni birincilik ve ikincilikle bitiren öğrencilerin Suriyeli kardeşler olması gündeme otururken AKP’li Savcı Sayan’ın Türk halkını aptal yerine koyduğu paylaşımına sayısız tepki geldi.

AKP’li Savcı Sayan, iki Suriyeli kardeşin Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesini birincilik ve ikincilik bitirdiği haberini ‘Onlar birinci ve ikinci olmasalardı bizimkiler olurdu‘ diyerek paylaştı. Savcı Sayan paylaşımına kahkaha emojisi ekledi.

Savcı Sayan’ın paylaşımı kısa sürede çok sayıda eleştiri yorumu aldı. Bir kullanıcı Savcı Sayan’a “Bu kişiler üniversite sınavıyla mı girmişler üniversiteye?” diye sorarken başka bir kullanıcı ise Savcı Sayan’dan Suriye’ye yerleşmesini istedi.

Kullanıcılar doğru dürüst Türkçe konuşamadıkları halde Suriyeli gençlerin üniversitelerde nasıl birincilik aldıklarını sorgularken bir kullanıcı ise Karabük Üniversitesi’nin kaçta kaçının yabancı öğrencilerden oluştuğunu sordu.

NEDEN GÜVENLİ BÖLGELERDEKİ ÜNİVERSİTELER VARKEN TÜRKİYE’YE GETİRİLİYORLAR?

Gazeteci Fatih Ergin ise konu ilgili yorumunda Karabük Üniversitesi’nin Suriye’den de öğrenci getirdiğine dikkat çekti. Fatih Ergin “Afrin’den sözde YÖS ile getirdiği Abi Abdo İbrahim Mühendislik Fakültesini birincilikle, kardeşi Alaa İbrahim ise fakülteyi ikincilikle bitirmiş. Güvenli bölgede açılan fakülteler varken neden Türkiye’ye getiriliyorlar?” diye sordu. Fatih Ergin’in sorusuna ise kısa sürede çok sayıda destek yorumu atıldı.

Suriyeli kardeşler ise Karabük Üniversitesi’ndeki imkanları överek okulu yere göğe koyamadı. Kardeşler Suriye’nin Afrin kentinde düzenlenen Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı’a (YÖS) girerek fakülteye girdiklerini anlattılar.

En Kral Arkadaşım HBK

O zamanlar ICQ vardı. Mesajlaşma programı sadece internet bağlantılı bilgisayarlarda kullanılıyordu. Şimdiki Facebook’un Messenger benzeri bir programdı.

Gece sessizliğinde çalışmayı sevdiğim için o gece de bilgisayar başında arşiv düzenlemesi yapıyordum.

Saat 03’e doğru ICQ’dan gelen anlık bildirim sesi gecenin sessizliğini bozdu.

“Sen de uyumamışsın” yazıyordu mesajda.

Mesaj HBK’dan, Karabük Cevizlidere Mahallesinde birlikte büyüdüğümüz Karabük’ten İzmit’e göç etmek zorunda kalan arkadaşım Hasan Basri Kurtoğlu’ndan geliyordu.

Nasılsın iyi misin?

Hal hatır mesajları yazarken ICQ’nun çevrimiçi yeşil ikon birden “kırmızı” oldu.

Saniyeler sonra Karabük’te deprem meydana geldi!

Meğerse o gece 17 Ağustos 1999 gecesi saat 03.02’de merkez üssü İzmit’te 7,5 şiddetinde deprem yaşanmıştı…

Deprem Karabük’te de hissedildi fakat can ve mal kaybı yoktu, İzmit ve çevresinde binlerce insan can verdi, on binlerce insan yaralandı.
HBK ne yazık ki depreme merkez üssünde İzmit’te yakalanmıştı…

Üç gün boyunca arkadaşımdan haber alamamıştık. Sonra görüştüğümüzde, küçük oğlunun yatağı üzerine kitaplık düşmüş ama arada kaldığı için yara almadan kurtulmuştu.

Pencerelerdeki camlar kırıldığı için kendisi de o can havliyle çocuklarına bakmaya koştuğunda çıplak ayakları kesilmişti….

Allah’a şükür kendisi ve ailesi iyiydi.

Aylarca evde duramadı, evde yatamadı, ya bir bahçedeki çadırda ya da arabasında yatıyordu.

Bu arada nedir bu HBK? diye soran olabilir. Ad ve soyadından anlaşılacağı üzere kısaltma olarak arkadaş arasında Hasan Basri Kurtoğlu’na HBK diyorduk.

4,5 YAŞINDA İLKOKULA BAŞLADI

Akıllı ve zeki olduğu için ilkokula 4,5 yaşında başlamıştı. 10 yaşına girmeden ilkokulu “Takdirname” ile bitirmiş fakat ortaokula yaşı küçük gerekçesiyle müdür kabul etmemişti. 1,5 yıl ortaokula girmek için bekledi.

Sonuçta Ortaokulu da takdirname ile bitirdi.

FOTOĞRAF: Binlerce kilometre uzakta ekmek mücadelesi veren her vefalı insanın yüreğinde hep “hasret” vardır. HBK doğduğu, büyüdüğü, güzel anılar yaşadığı Boduroğlu Köyünün fotoğraflarını paylaşarak hasret giderirdi. 

ELEKTRONİK DEHA

O yıllar Karabük Endüstri Meslek Lisesi EML sınavla öğrenci alıyordu. EML sınavını kazanmak başarıydı hele Elektrik, Elektronik Bölümünü kazanmak apayrı bir başarıydı. İlk ve ortaokulda olduğu gibi EML’den de üstün başarıyla mezun oldu.

Cevizlidere Mahallesindeki bekâr evi adeta bir elektronik atölyeydi. Kapıdan adım attığınız an ayağınıza takılan üstünden atlayıp geçtiğiniz kablolar, küçük bir odada masanın üstünde ne olduğunu bilemediğiniz elektronik cihazlar, entegreler doluydu.
O ev yaklaşık 30 yıl önce ülkemizde hırsızlara karşı önlem olarak “alarm” olan tek evdi!

FOTOĞRAF: Yeşillikler içindeki Cevizlidere Mahallesi yıkılıp betonlaşmış “CevizKent” olmadan çok önce çekilen bu fotoğrafı internette bulmuştum. HBK’nın bekar evi daire içindeki evlerin biraz yukarısındaydı.

Lise 1’de kendi bilgi, beceri ve olanağanıyla telsiz cihazı yapmıştı. O yıllar yasa gereği telsiz yapımı ve kullanımı kesinlikle yasaktı. Küçük iki el telsizi yaptı.

Bir akşamüstü birlikte evde otururken “Bakkala gidiyorum şu telsiz çalışacak mı deneyelim” dedi.

Deneme başarıyla tamamlanmış hatta ekmek aldığı bakkal konuşmamızı duyunca hayret etmişti.

Bir bakkalın hayretinden daha fazlasına tanık oldum. HBK’dan çok şey öğrendim beni tanıyanlar internet ve bilgisayar konusunda uzman olduğumu sanıyorlar.
Aslında üstün bilgisi ve yeteneği olan arkadaşım, ustam, üstadım vardı.

Bilgisayar program yazılımcısı olduğu kadar donanım takma/sökme ve tamir bilgisi de vardı. Bilgisayarı A’dan Z’ye söküp tekrar takmayı, format atmayı, DOS komutlarını, program kurmayı ve hiç bilmediğin bir programın nasıl basit yöntemlerle çözüleceğini HBK’dan öğrenmiştim.

Yıllar önce Türkiye’de hiç kimsenin kullanamadığı profesyonel kullanıcılar için hazırlanmış bir görüntü/ses program CD’si geldi. O programı kullanabilmek için Aylık 3 Bin $’lık eğitim görmeniz gerekiyordu.

“Bu adam bu programı yapmış, yapabilmiş ben bu program nasıl kullanılır onu mu çözemeyeceğim” demişti…

Böyle gözü karaydı!…

HBK için bilgisayar “elektronik dehası” tanımlaması abartı değildir.

SU İLE ÇALIŞAN OTOMOBİL PROJESİ

90’lı yılların başıydı hidrojen ile çalışan otomobil projesi üzerinde çalışmalar yapmıştı. Ara sıra akşamları kafa dağıtmak için çıktığımız Şahin Tepesi sohbetinde ortaya atılan öylesine bir fikirdi.

Bir ay içinde bizzat yazılımını tamamladı, elektronik devreleri de kendisi yaptı. Okul arkadaşım Engin Koçali’nin akademik bilgisi ve test sürüşü için otomobil desteğiyle Anadolu’nun küçük bir şehrinde Karabük’te çok müthiş bir buluş ortaya çıkmıştı.

Yakıtta yüzde 20 tasarruf sağlıyordu. Hedefi yüzde 50 tasarruf sağlamaktı.

O proje üzerinde çalışmalarını devam ettireceği sırada iş teklifi geldi ve Karabük’ten ayrıldı.

AKILLI TELEFON YOKKEN TARİF ETTİ

90’lı yılların başında Safranbolu’da bir mekânda otururken beyin fırtınası yapıyorduk

“Cep telefonunda sence neler olmalı?” diye sordum.

HBK gözlerini tavana dikti ve hayalindeki telefonu anlatmaya başladı;

1- İnternet olmalı
2- Pusula olmalı
3- Fotoğraf çekebilmeliyim hatta kameralı olmalı
4- Sesli komutlarımı uygulamalı
5- Harita olmalı
6-7 devam ediyor sıralıyordu

Ne yalan söyleyeyim ‘bence o an’ bu saydıkları çok uçuk gelmiş ve içimden gülmüştüm.

İster inanın ister inanmayın bu dediklerinin hiç biri o zaman telefonlarda yoktu ve hemen hemen hepsini söylemişti!

Karabük’te bir doktorun özel muayenehanesinde kullandığı elektronik cihaz arızalanmış servisi dahi yapılamaz diyerek geri çevirmiş. Bir tanıdığı “Doktor bey bunu DÇ Fabrikalarında çalışan Hasan Basri yapar” demiş.

Gerçekten de HBK o cihazı 2 gün içinde yenisinden daha performanslı olarak tamir etmişti.

ALMAN BİLGİSAYAR YAZILIMCILARI

Karabük Demir Çelik Fabrikaları özelleştirme öncesi çok ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Bazı tesislerde yenilikler yapılması gerekiyor fakat ekonomik sıkıntılardan işletme işçisine maaş veremiyordu.

Almanya’dan bir firma tesis yenileme çalışmasında özel yazılım satmaya çalışıyordu. Yazılım çok pahalı bir bilgisayar programıydı fakat işletme için hayati önemi vardı.

Almanlar Karabük DÇ Fabrikasında programı tanıtım için toplantı düzenlediler. HBK’da toplantıya katıldı bilgisayar programının demosunu dikkatle izledi. Toplantı sona erince müdüre şunu söyledi; “Bana 15 gün izin ver aynısını hatta daha iyisini yaparım” dedi.

15 güne kalmadan o bilgisayar programının çok daha kalitelisini ve işletmeye daha çok faydası olacak şekilde hazırladı. Karabük DÇ Fabrikaları yüz binlerce dolar kar etmişti.

O programı nasıl hazırladığını bana anlatmıştı o inceliğin sırrını kulağıma fısıldamıştı. (…)

TAVAN FOTOĞRAFLARI

Karabük’ten ayrıldıktan sonra sürekli yurtdışındaydı. Sosyal medya hesabından takip edebiliyordum. İşi gereği bir gün Çin’de, bir gün Afrika’da, Rusya’da, ABD’deydi.

Ülkesini, memleketini, bayrağını seven, Karabük aşığı HBK çok duygusaldı.

FOTOĞRAF: Neredesin, n’apıyorsun? diye çektiğim mesaja bu fotoğrafla cevap vermişti…

Yıllar önce Yenişehir Pazar yerinde büyük bir çeşme vardı, geceleri o çeşmenin üstüne çıkar, kendi yapımı küçük kasetçalarda müzik dinler, yıldızları seyrederek şiir yazmaya çalışırdı.

Mesleğinde gösterdiği üstün başarılara rağmen alçak gönüllü, utangaç, sessiz, sakin, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla çevresinde sevilen biriydi.

Dünyanın birçok ülkesine tatil veya gezi için değil ekmek mücadelesi için gitti.

İlginç kişiliği, güçlü karakteri ve yaşama farklı bakış açısı vardı.

FOTOĞRAF: Yabancı ülkelerde akşam dinlenmeye çekildiği otel odasında Türk Sanat Müziği dinler bana otel odasının “tavan fotoğrafını” gönderirdi.

HEY DOSTUM!

Rahmetli Şükrü ağabeyim ile birlikte okumuşlardı. Hem aynı mahalleden arkadaşım, hem ağabeyimin EML’den okul arkadaşıydı.

Bana “Sayın abim” diye hitap ettiği olurdu hele “HEY DOSTUM” diye hitap ettiyse bilirdim o an neşesi yerindeydi…

Cezayir’den aradı; “Karabük’e geliyorum, seninle birlikte bir yere gitmemiz gerek” dedi.

Sesi pek iyi gelmiyordu nereye gideceğimizi söylemedi.

Birkaç gün sonra geldi; “Ayaklarımda sorun başladı 50 metre sonra ağrıdan yürüyemiyorum beni doktora getir, birlikte gidelim” dediğinde yüzündeki endişeli ifadeyi hiç unutamam!..

Doktora gittik, hani az önce bahsettiğim, elektronik cihazını tamir ettiği doktora gittik. O doktor özel muayenehanesini kapatmış devlet hastanesinde göreve başlamıştı.

Hastanenin o küçük odasında belki 15 hasta vardı. Doktor bizi görünce yanına çağırdı ve kısa bir muayene ardından telaşla telefon ahizesini kaldırdı; “Ambulansı hazırlayın Ankara’ya acil sevk var” dedi.

Kısık bir sesle; “N’oldu doktor” diyebildim.

Doktorun; “Acil! çok acil Ankara’ya gitmeniz gerek damar tıkanıklığı var” sözü hastanenin duvarında yankılanıyordu.

HBK doktora; “Ambulansa gerek yok kendi imkânımla giderim” dedi ve doktor bir kağıt imzalattı hastaneden çıktık.

Ertesi sabah erkenden Ankara’ya gittik. Doktorun teşhisi doğruydu ve ayaklarında damar tıkanıklığı vardı. Günde 2 paket sigara içiyordu, o gün sigarayı bıraktı 2 gün sonra girdiği ameliyatta ölümden döndü.

Saatlerce süren ağır bir ameliyattan çıktıktan sonra uzun süren tedavi ve iyileşme sürecinde katlanması çok zor günler yaşadı.

O tehlikeli sağlık sorununu güçlü iradesi ve çocuklarının annesi, sevgili eşinin özenli bakımı sayesinde atlattı. Bu arada şu gerçeği hemen belirtmem gerek; o çeşmenin üstünde yıldızları seyrederek şiir yazmaya çalıştığı şahidim ki ilk ve son aşkı sevgili eşiydi!

Aradan 15 yıl geçti bu sefer çağın acımasız illetine yakalandı. Kanser teşhisi kondu fakat hiç kimse ona bu acı gerçeği söyleyemedi.

..Ve arkadaşım Hasan Basri Kurtoğlu geçtiğimiz hafta İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu…

İşte bu satırdan sonra yazacak söz bulamıyorum.

Sadece bilimsel bir gerçeği hatırlatayım;

Kanserin 15-20 yıl kuluçka süresi vardır.

O illet Karabük’te çok canlar aldı ve almaya devam ediyor…

Şimdiye kadar kanser illeti ile ilgili yazabileceklerimi yazdım artık ben de yoruldum!

Duygusallığını, çalışkanlığını, dürüstlüğünü, akıllı, mantıklı olduğunu, öğrencilik ve iş hayatındaki başarılarını yazdım.

Ülkesini, memleketini, bayrağını sevdiğini yazdım. Atatürk’e verdiği değeri, önemi ve saygısını yazmazsam bu yazı yarım kalır…

Ayrıca HBK için yazdıklarımdan çok daha fazla yazamadığım güzellikleri ve bende kalanlar var.

HBK ile aramızda çok iyi bir dostluk vardı.
O bir sırdaş, candan bir arkadaş o bir kardeş,
O mükemmel bir İNSANDI!

RUHUN ŞÂD OLSUN
EN KRAL ARKADAŞIM



3727

Altın Safran Film Festivali finalistleri belli oldu

29 Mayıs – 1 Haziran tarihleri arasında 25.si yapılacak olan, Türkiye’nin ve Dünya’nın sayılı festivalleri arasında yer alan Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde 4 farklı kategoride 109 ülkeden 1448 belgesel film yarıştı. Ön jüri tarafından yapılan değerlendirmelerde 26 belgesel finale kaldı.

Uluslararası Uzun Metraj Belgesel Film Yarışması, Uluslararası Kısa Metraj Belgesel Film Yarışması, Kültürel Miras ve Korumacılık Temalı Ulusal Belgesel Film Yarışması ve Safranbolu Temalı Belgesel Film Yapım Destek Yarışması olarak belirlenen kategorilerde finale kalan 26 isim festival ön jürisi tarafından titizlikle seçildi.

İşte çeyrek asırlık Uluslararası Altın safran Belgesel Film Festivali’nde Dünya’nın dört bir yanından yarışacak filmler;

25.ULUSLARARASI ALTIN SAFRAN BELGESEL FİLM FESTİVALİ ULUSLARARASI UZUN METRAJ BELGESEL FİLM YARIŞMASI FİNALİST FİLMLER

Ağaçtan Umutlar / Haydar Demirtaş / Türkiye

Alone / Jafar Najafi / İran

Bir Gün, 365 Saat / Eylem Kaftan / Türkiye

Flanöz / Vahit Sarıtaş /Türkiye

Madelet / Nebil Özgentürk / Türkiye

Mostar’ın Çocukları / Halil Serhan Köse / Türkiye

Tanya, Summer, Winter / Aleksandr Avilov / Rusya

25.ULUSLARARASI ALTIN SAFRAN BELGESEL FİLM FESTİVALİ ULUSLARARASI KISA METRAJ BELGESEL FİLM YARIŞMASI FİNALİST FİLMLER

How To Please / Elina Talvensaari / Finlandiya

İyi Ölüm / Hasan Ete / Türkiye

Karanlık Bölge / Fadime Kırmızı / Türkiye

Kuyaş’ın İplikleri / Tuğçe Talkan / Türkiye

Kökler / Ömer Güler / Türkiye

Shadow Of The King / Hadi Shariati / İran

Şenel / Uğurcan Özcan / Türkiye

25.ULUSLARARASI ALTIN SAFRAN BELGESEL FİLM FESTİVALİ KÜLTÜREL MİRAS VE KORUMACILIK TEMALI ULUSAL BELGESEL FİLM YARIŞMASI FİNALİST FİLMLER

Rodakis’i Ararken / Saim Kerem Soyyılmaz

Ada / Mahmut Taş

Deq / Furkan Aydın

Gezen Oğlak / Şenol Çöm

Muhafız / Mehmet Fatih Güden

reBuilding Palanga / Metin Çavuş

Sultanın Tacı / Yüksel Çilingir

25.ULUSLARARASI ALTIN SAFRAN BELGESEL FİLM FESTİVALİ BELGESEL FİLM YAPIM DESTEK YARIŞMASI FİNALİST PROJELER

Göğe Eren Boynuzlar / Özlem Erörs

Kültürün İzinde / Halil Şahin

Safranbolu’nun İzleri / Fidan Çaça

Sessiz Gezginler Safranbolu / Ahmet Hakan Kurt

Yabancı / Nesli Özalp

Rafet Vergili’ye Yanıt!

Gazeteci Atilla Karaarslan kişisel web sitesinde yayınladığı haberle Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili’ye yanıt verdi.

Atilla Karaarslan’ın yaptığı açıklama;

Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili, MHP Genel Merkezi tarafından Karabük Belediye Başkan Adayı olarak açıklandıktan sonra seçim kampanyasına başladı.

Rafet Vergili seçim kampanyası kapsamında Karabük yerelinde yayın yapan internet sitelerinde canlı yayına çıkıp projelerini anlatıyor.

Zaman bulduğumda seçim öncesi yapılan canlı yayınları takip etmeye çalışıyorum.

Rafet Vergili son katıldığı canlı yayında projelerini anlatırken Karabük’e iktidar tarafından yapılan ve yapılmayanları da büyütülmüş fotoğraflarla anlatıyordu.

Vergili’nin gösterdiği fotoğraflardan biri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 1000 Kişilik Öğrenci Yurdu inşaatının yarım kalan ve çürüyen durumuydu.

O GÜN VERGİLİ SORDU

Vergili; Yurt binaları çürüyor işte nerde gazeteciler Karabük’te? Niye görmüyor bunu gazeteciler?

Rafet Vergili sert eleştirileri ile bilinir, Cumhur İttifakı olmasına rağmen AKP Karabük Milletvekillerini, muhalefet parti yöneticilerinden daha sert eleştirir.

ŞİMDİ BEN YANITLIYORUM

“Sadece Karabük’teki gazeteciler değil genelde ‘çevre körlüğü’ yaşayan gazeteciler mutlaka vardır. Ama bu çevre körlüğü değil bu resmen ‘görmemezlikten’ gelmedir. Neden görmemezlikten geldiklerini anlatmama gerek yok malum bunun nedenini herkes biliyor. Gazetecilik mesleğini ‘esnaf’ gibi ‘tüccar’ gibi zihniyetle yapmaya çalışanlar ‘altın yumurtlayan’ tavuğu neden kessinler? ‘Şantajla’ menfaat sağlayan, lüks villalarda gösterişli, şaşalı yaşayan gazeteci (!) nasıl görsün? Sayın Başkan, aylar önce o KYK Yurdunu haber yapmıştım. Tarihine baktım 15 Nisan 2022 Youtube linkini de buraya bırakıyorum. KARABÜK ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK KYK YURDU

Sayın Başkan yoğunluktan dolayı benim paylaştığım bu haberi görmemiş olabilirsiniz. “Yurt binaları çürüyor işte nerde gazeteciler Karabük’te? Niye görmüyor bunu gazeteciler?” serzenişinizi çok iyi anlıyorum ve hak veriyorum. Seçim çalışmalarınızda kolaylıklar ve çıktığınız bu kutsal yolda başarılar dilerim.

Suha Arın ve Tayfun Talipoğlu Müzesi

Safranbolu’da Zaman Belgeseli yapımcısı, “Türk belgesel sinemacılığının yüz akı ve büyük ustası” diye tanımlanan Suha Arın için Karabük Safranbolu’da müze açılmıştı.

Gazeteci, televizyon yapımcısı Tayfun Talipoğlu için de Safranbolu’da müze açılmıştı.

İkisinin de “Gazeteci” kimliği vardı. Safranbolu’ya katkıları unutulamaz.

Suha Arın, 62 yıllık yaşamında 37 film çekti.
6’sı Uluslararası olmak üzere toplam 13 ödül kazandı.

Belgesel filmleri Harward, Michigan, Columbia, gibi dünyaca ünlü eğitim kurumlarının da bulunduğu 16 ayrı Amerikan Üniversitesinde ders malzemesi olarak kullanılmaktadır.

Tayfun Talipoğlu, Karabük Demir Çelik Fabrikaları KARDEMİR’in zor günlerinde hep yanındaydı. “Karabük DÇ Kapatılmasın” diye defalarca televizyon programı yaptı. Ayrıca Safranbolu hayranıydı ayda bir Safranbolu’ya gelirdi.

Yaptığım araştırma sonucu Suha Arın ve Tayfun Talipoğlu için açılan müzenin kapandığını öğrendim.

Yetkililere soruyorum;
Müze neden kapandı?

Atilla Karaarslan
05.02.2024

Vergili: “Alfred Özkan”

Karabük’te AKP ve MHP, 31 Mart’ta yapılacak seçimlere ayrı adaylarla giriyor. Mevcut MHP’li Belediye Başkanı Rafet Vergili, AKP’nin Adayı Özkan Çetinkaya’nın FETÖ’cü olduğunu iddia etti.

Halk TV’den Ali Macit’in haberine göre; Başkan Vergili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday tanıtım toplantısında Çetinkaya ile yan yana olduğu fotoğrafı göstererek, Çetinkaya’nın okuduğu üniversitenin bir FETÖ yapılanması olduğuna dikkat çekti.

İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde Cumhur İttifakı seçimlere ortak adayla gidecek. Buna karşın ittifakının en büyük iki partisi AKP ve MHP, bazı şehirlerde farklı adaylar göstererek, muhalefetin yanı sıra birbirleriyle de rekabet içerisinde olacak. Seçime ayrı girilecek şehirlerden birisi ise Karabük. Karabük’te üç dönemdir belediye başkanı olan MHP’li Rafet Vergili’nin karşısına, AKP tarafından Özkan Çetinkaya çıkarıldı.

AKP’nin Çetinkaya’nın adaylığını açıklamasına en sert tepki MHP’li belediye başkanı Rafet Vergili’den geldi. Vergili, Çetinkaya’yı, okuduğu üniversite nedeniyle FETÖ’cü olmakla suçladı.

“CUMHUR İTTİFAKI BERABERLİĞİMİZ 15 TEMMUZ AKŞAMINDAN SONRA BAŞLADI”

MHP lideri Devlet Bahçeli ile yakınlığıyla bilinen Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili, Özkan Çetinkaya’nın adaylığını çok sert ifadelerle eleştirdi. 15 Temmuz’dan sonra Cumhur İttifakı’nın ortaya çıktığını belirten Çetinkaya, şu sözleri söyledi:

“Aday açıklandığında Cumhurbaşkanımızın arkasında ‘Alfred Üniversitesi’ yazıyor. Bu Alfred Üniversitesi, FETÖ’nün bir okulu. Bunu buraya yazmaları çok büyük ayıptır. Bizim bütün Cumhur İttifakı beraberliğimiz, 15 Temmuz akşamından sonra başlamıştır. Ben 15 Temmuz’da herkesten önce itiraz ettim. Eğer FETÖ’cüler darbeyi gerçekleştirebilseydi, belki biz bugün yoktuk. Belki de hapisteydik bilemiyoruz. Böyle bir örgütle mücadele edildi. Bu şimdi o örgüte bir işarettir. Alfred Üniversitesi, YÖK tarafından yasaklanmıştır ve FETÖ’nün bir üniversitesidir bu.

“BUNLAR TEŞKİLATTAKİ MASONLARDIR”

Arkadaşlar diyor ki, “Biz kavga etmek istemiyoruz”. Biz kavga etmedik, hep gerçekleri söyledik. Bunlar teşkilattaki masonlardır. Şu anda dünyanın her yerinde masonlar birbirlerini bir iki işaretten tanır. Şimdi diyor ki, “Ben AKP’liyim, ben gençlik kolları adayıyım. FETÖ’den korkmayın biz buradayız” diyorlar.

AKP’Lİ ADAY KİME MESAJ VERİYOR?

Konuyla ilgili halktv.com.tr’ye açıklama yapan MHP’li Rafet Vergili, Özkan Çetinkaya’nın diplomasının bile şaibeli olduğunu iddia ederek, bir yerlere mesaj verdiğini belirtti. Vergili, “Diyelim ki Allah korusun o ihtilal gerçekleşmiş olsaydı bizim halimiz ne olurdu? Mutlaka büyük sıkıntılar yaşardık, belki hapiste olurduk, öldürülebilirdik. Yani durum böyleyken, Alfred Üniversitesi diye birileri birine bir mesaj veriyorsa ben buna tepkimi koyarım.”

NE OLMUŞTU?

AKP Aday tanıtım töreninde Karabük Belediye Başkan Adayı Özkan Çetinkaya’nın açıklanması esnasında Aday Özkan Çetinkaya’nın biyografisinde ALFRED ÜNİVERSİTESİ mezunu olduğu ifadesi yer almıştı.

“ALFRED ÖZKAN!”

Başkan Vergili, “Siz belediye başkanlığı adaylığını açıklarken, Tayyip beyin arkasına Alfred Üniversitesi yazdırmaya utanmadınız mı? Bu Fetö’nün kapatılmış üniversitesi, diplomaları da yok sayılıyor. Bu Fetö’nün okulu, bu okula gitmeden diploma veriliyor, parayı veriyorsun Fetö’nün okulundan diploma alıyorsun.

Ben ona Alfred Özkan dersem yanlış mı söylemiş olurum. Bu diplomalarla ilgili YÖK suç duyurusunda bulundu, geçerli değil. Siz bunu Tayyip beyin arkasına Karabük teşkilatı olarak milletvekilleri olarak Tayyip beyin arkasına yazmaya utanmıyor musunuz? Lise desen ne olur? Kendilerini çok yüksek kariyer sahibi olduklarını göstermek için yapıyor. Bu bir komplekstir. O arkadaşımıza artık ‘Alfred Özkan’ diye bahsedeceğim.” Diye konuştu.