Kentimizin acar gazetecisi, Karabük Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı sayın Atilla Karaarslan sosyal medya üzerinden bir haber geçti.
Karabük Belediye Başkanı sayın Rafet Vergili’nin Safranbolu’da gazetecilerle bir sohbet toplantısı yaptığını duyurdu.
Hatta gazetecilerin sayın Vergili’yi soru yağmuruna tuttuğunu, sohbetin can alıcı konusunun kent meydanı olduğunu belirtti.
Sayın Vergili sohbet esnasında kent meydanının etrafının manolya ağaçları ile güzelleştirildiğini bilgisini paylaşıyor.
Ve devamında…
30 yıl sonra kent meydanının etrafını saran manolya çiçekleriyle gelecek nesillere bırakılacak estetiği muhteşem bir güzellik oluşacağını vurguluyor.
Bilindiği gibi…
Sayın Başkan kent meydanı söz konusu olduğunda oldum olası hiçbir eleştiriyi kabul etmemiştir.
Eleştiri kabul etmediği diğer bir konunun battı çıktı meselesi olduğunu hepimiz biliyoruz..
Tabi bu kentin şehremini olarak bizleri bilgilendirmesi ve görüşünü açıklamasını çok doğal olarak karşılamak gerek.
Ancak bu konuda kamuoyunun görüşlerini de göz önünde tutması ve değerlendirmeye alması kent demokrasisi açısından önemli bir hususu oluşturuyor.
Sayın Atilla Karaarslan’ın, sosyal medya üzerinden kent meydanı ile ilgili haberi paylaşmasıyla birlikte yüksek yoğunlukta eleştiri oklarının sayın Başkan’a yöneldiğine tanık olduk.
Bu nokta göz önünde tutulması gerekli önemli bir gelişmedir.
Manolyalı bir kent meydanı 30 yıl sonrasına cevap verecek olursa ki doğrudur o zaman yaşadığımız anı mahcubiyetten, sıkıntıdan nasıl kurtaracağız.?
Burada asıl olan mesele budur…
Ama bütün bu eleştirilere rağmen Sayın Başkan’ın şu görüşüne katıldığımı belirtmem gerekir.
Sonradan bir şehre kent meydanı yapılmaz.
Şehir dediğiniz mekan; ortasında cami bulunan bir meydanın etrafında şekillenmeye başlar.
Karabük’ün kurulu olduğu üç tarafı dağlarla çevrili vadi bu şekil oluşuma imkan tanımaz.
İlk beşyıllık sanayi planının bir armağanı olan Yenişehir gerçekten bir şehirdir.
Burası…
Kentin akropolü üzerinde doğa ve insanla barışık bir yerleşkedir.
Her yönü ile sosyal – kültürel donatılarıyla bir kampüstür.
Tek kelimeyle yaşam merkezidir.
Akropolün altındaki alan 1950’li yıllarda kentin gelişmesine koşut plansız bir yapılaşmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Burada binalar inşa edilirken kent meydanı diye bir şey düşünülmemiştir.
Büyük çoğunluğu sakil olan yapılara bakılınca kentin uğradığı mağduriyeti anlamak mümkündür.
O halde Sayın Başkan’ın sözlerine bakarak bu yazıyı o meşhur Manolya türküsünün sözleri ile bitirmek doğru olur diye düşünüyorum…
Uzun yıllar bekledim, hakikat oldu rüyam
Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam
Nazlı çiçeğimsin sen, sevdana dayanamam
Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam
17897