11.8 C
Karabük
24 Kasım Pazartesi 2025

Kitabımdan -3-

2009 Mart ayıydı sanırım berbat bi o kadar b*ktan bir gündü.
Karabük’teki o eski sigorta hastanesinin koridorları, duvarlarına sinmiş ilaç kokusuyla her zamanki gibi soğuk ve mesafeliydi. Sırtımdaki ağrı için çekilen filmleri eline alan doktor, hiçbir hazırlık cümlesi kurmadan, gözünü bile kaçırmadan söyledi;
Veremsin. Hemen Verem Savaş Dispanseri’ne gitmelisin.
Söz, havada değil; doğrudan ruhuma çarptı.
Haberin ağırlığı, doktorun rahatlığından çok daha büyüktü. (Sevgili doktorum, arkadaşım Murat Acat’a saygı sevgi ve minnetle şimdi onu da anlar oldum)
Hastaneden çıkıp binanın yanındaki çamlık alana doğru yürüdüm. Çam iğnelerinin arasında nemli toprak kokuyordu. Bir sigara yaktım, dumanı ağır bir iç çekişle bıraktım. Sonra kendi kendime, titreyen bir sesle söyledim;
Özlem, veremmişsin kızım.
Gözlerimden yaşlar aktı, ama ağlayışım sessizdi, insanın aldığı en ağır haberler zaten sessizce dökülüyor.
Riski biliyordum.
Ana tarafımda da vardı, baba tarafımda halam bu hastalıktan çocuk yaşta ölmüştü.
İnce hastalık derlerdi, ama insana yaşattığı yalnızlık kalın bir duvar gibiydi.
Verem Savaşı’da söyledikleri daha da kesin, daha da buyurgandı;
Her gün ilaç kontrolü, bir ay dışarı çıkmama yasağı, çocuğa koruyucu ilaç…
Anasınıfına giden küçücük kızımı okuldan aldım.
Kendim aç karna dokuz antibiyotik içiyor, kızıma bir koruyucu veriyordum.
62 kilodan 45’e düşerken bedenim küçülüyor ama içimdeki direnç büyüyordu.
Bana formaliteden bakıyormuş gibi davranan yanımda duran vatandaş, soğanlı yumurtalı yufkasını iştahla yerken, kokusu bile midemin dengesini bozuyordu.
Ve bütün o kalabalığın içinden bana yüreğiyle uzanan tek kişi…
Kızımın babaannesi oldu.
Gel, burada kal. Ben sana bakarım, diyen bir tek oydu.
Onun sıcak bir tabak yemeği, kapıdan içeri giren vicdanı, o günlerin en büyük merhemi oldu.
Hastalık geçip güç geri gelmeye başladığında içimde başka bir cümle de olgunlaşmıştı;
Bu adamla devam etmeyeceğim, boşanacağım.
Ve gerçekten bitti.
2011 yılında, cebimde sadece 50 lirayla başlayan boşanma süreci… Daha çok trajikomik olaylar oldu onu kitapta okursunuz. (Hastalıklı kadına asılan topraaam.) Şimdi gülerek anıyorum.
Kader bana tam o sırada yepyeni bir kapı araladı.
Postanede fatura yatırmak için beklerken kalabalığın içinde sıkışmış insanların yüzlerine baktım.
Bir şey kıpırdadı içimde;
Buna bir çözüm olmalı dedim.
Araştırdım, şehir şehir gezdim.
Ankara, İstanbul…
O sırada TEDAŞ özelleşiyordu ve tahsilatlar özel işletmelere devredilecekti.
Ben de herkesin cesaret edemeyeceği bir şeyi çaresizlikten yaptım.
Mako’nun altındaki o küçük yeri aldım.
Bir anda ayda yirmi beş bin insanın uğradığı bir iş yerinin sahibiydim. Hesap makinasında noktaları bile yerinde koymayı 6 ay sonra öğrendim.
Akşam yedi olduğunda yorgunluktan gözlerim kapanıyordu ama bir kadın dimdik duruyordu;
Kendi ayakları üzerinde duran, ekmeğini 5kişiyle paylaşan, kaderine hükmeden kadın.
O günlerde kimse görmedi belki ama asıl dönüşüm şuydu;
İnce hastalık beni zayıflatmadı;
kaderimi yeniden yazma cesareti verdi.

Bizi Takip Edin!

19,607BeğenenlerBeğen
2,093TakipçilerTakip Et
1,445AboneAbone Ol

EN SON HABERLER

spot_img